8 Ağustos 2009 Cumartesi

Mevlanın Kurtları

Eskiden aşk şiirleri yazardım edaya, Kübra ya ahuya hatta denize hatta ismi aklıma gelmeyen kıza bile yazdım… Şiir tam bana göre kısa tembel işi anlatmak istediğini çok kısa sert bir şekilde fazla dolaştırmadan söylüyorsun. Yazıyorum ama şiir diyemem şirimsi denebilir…

Kübra diye bir kız vardı facebooktan tanışmıştım ona bile yazdım… Şişman diye bıraktım sonra kızı aslında çok iyi anlaşıyorduk… Ne kadar çok isim sayabilirim hayatıma giren kızlar olarak ama elde var sıfır. Emine diye bir kız vardı konyada okuduğumda Kıbrıslıydı ve lacivert gözlüydü yine ismini unuttuğum bir kız daha vardı Konya da ben beyaz tenli parlement sigarası içerdi… Olgun görünüşlü diye istemediğim kız. Cumhuriyet okuyan devrimci kız hiç birinin ismini hatırlamıyorum isim hafızam çok zayıf… Sürekli tanga giyip frikik veren kızı bile inan hatırlamıyorum…

Selçuk üniversitesi hayatımın en komik yıllarıydı orası çok eğlenceli geçmiş, kafa tokuşturan penguenlerle donuydu, yemin ederlerdi kafelerde her yer kurtlar vadisinden çıkma karakterle doluydu… Her şeyin bir reisi vardı… ben çok çalışkan olduğumdan beni pek etkilemezdi çünkü kopya almak isteyen muhakkak yanıma geçmesi lazımdı beyaz tenli Gaziantepli güzel kıza kopya vermiştim hatta benden yüksek almıştı… Sabah kafa tokuşturur konuşurduk içlerinde çok iyi insanlarda vardı çok boş olanlarda…

Bir sabah Konya’daki hayatımın çoğunda yaptığım gibi yine uyuyordum sadece sınav haftası yatağımdan kalkardım zaten kredi yurtlar kurumunda kaldıysanız bilirsiniz hayatınız yurdun içinde yatak kantin ve çalışma odası üçgeninin dışına çıkamaz. Sonradan yemekhane, ve bilgisayar merkezi eklendi bilgisayar merkezindeki bilgisayarlara ses kartı ve hoparlör taktılar sabahtan başka işim olmadığı için hep oraya giderdim açar açmaz tüm herkes kurtlar vadisinin sitesini açmış hepsinde aynı fon müziği açıldı… bilgisayar merkezinin bilgisayarlarını kötü amaçla kullandığımdan dolayı dört beş bilgisayarı çökertmiştim.. arada görevliler olaşırdı sürekli ama onların göremeyeceği yerlere de geçerdik… Okulun chat sitesinden de ordan iki kızla tanışmıştım onlarında ismini hatırlamıyorum birisi milliyetçi bir kızdı diğeri de çok geniş bir kızdı. Birine başlamadan diğer konuya geçiyorum çok dağınık oldu en başta uyuyordum demiştim ranzayı birisi sallıyor bir baktım teşkilattan adamlar gelmiş Başbuğumuzu ziyarete gideceğiz Ankara’ya gel… Bu isteklerini her zaman her şey için tekrarlamayacaklarını bilsem gelirdim yatmak dışında bir şeyler yapmış olurdum. Bizim odada 26 yaşında tırakyalı bir çocuktu çok çalışırdı derslerine asistan olmak isterdi sanat tarihinde okurdu ve baktım ben daha yataktan kalkmadan korkudan giyinmişti…

Bizim süzme yoğurtçu o zamanlar daha yok olsaydı oda giyinirdi hemen sanırım, başta kazaklar kalmıştı odada ilk geldiğim gün odada 4 kazak 1 de Trakyalı oda sarı saçlı iri yarı bir şey nereye geldim Allah’ım dedim Rusça konuşuyor Trakyalının da konuşması ilginç sonra kafayı sıyırık iki Eskişehirli bir karamanlı cüce geldi, sonra İstanbullu birde manyak geldi… Kazaklar hariç hepsiyle kavga ettim… tabi benim Konya’ya gelme sebebim olan Liseden arkadaşım hasanla da birde kız arkadaşıyla eve çıkan çocukla kavga etmedim çok kısa kalmıştı o. Teşkilatla pek çatışmadım ama dediklerini yapmadım da hiç.. bir gün kızları çıkartıp teşkilatın dergisini satmaya çalıştılar alacaksınız diyerekten ben çıktım gittim başıma bir şey gelmedi bilmiyorum neden… Başına bir şey gelenler iyice dayak yiyor ardından hastaneye götürülüyor ki polise şikayet etmesin sonrada yurttan kan duyurusu geliyor, bir bakıyoruz kızlar yurdunda fakir bir öğrenci türüyor çocuk hastaneden çıkıp masraflarının karşılanması gerekince…

Çoğunun içi boştu… Ama komiktiler, penguen gibi dizilirlerdi askeri bir düzen vardı 3 lü sırayla yürürler biri yan yan yürüyüp sıranın düzenini sağlardı. Şimdi ismini unuttuğum büyük kafede toplanıyorlar ve çevrede sigara içen kız varsa burada sigara içilmez bacım diyerek ellerinde sigarayı söndürüyor kurtlar vadisi Konya çekiyor sanki uzun montları... Kurt köpekli bir reis kapıdan giriyor tüm ordu ayağa kalkıyor yeminler falan filan…

Alevi bir arkadaşın, Gaziantepli kısa boylu çocuğun, Hukukta okuyan cihat ve levent’in kaldığı odaya Anteplinin sınıfından belki ondan da kısa boylu arkadaşı odaya girdi o katın reisi olmuştu arkadaşlar bir sıkıntınız bir istediğiniz varsa söyleyin dediğinde Anteplinin kafası attı ulan pezevenk sanane anam mısın babam mısın çık dışarı… o çocuğuda pek dokunmuyorlardı nedense...

Yalandan kuran okuturlar… sonra tüm hepsi gelip reisi tebrik ederdi bir türk bayrağı üste.. tamam.. eline sopayı alır reis istediğini yapar şarj kutularını kırar sonra idare sanki kendi yapmış gibi anons ederdi…

Kurtlar vadisini maç gibi izlerler saçma salak şeylere efekt yaparlardı…



İki sene çabuk geçti Konya dan tam tersi bir medeniyete geçiyordum…

Geride bir Mevlana birde kurtlar kalmıştı.. birde ismini bir daha hatırlayamayacağım kızlar…

Siyaha Giden Beyaz

Yaşama bakış açısı insanların nasıl bu kadar farklı oluyor nasıl bir insan hanımını bir başkasıyla sevişmesini kendinin de bir başkasıyla olmasına izin veriyor.

Karayelin Hollandalı arkadaşı varmış kocası oturma odasında başka kadınlayken oda başka bir odada onunla oluyormuş. Gezerken Işıklarda Yörükoğlunda gördü onları bugün, sanırım öpüşürken iki defa falan öpüşüyorlarmış Hollanda kültürünü pek bilmiyorum gerçi ben sadece el sıkıştım. Ben kola içtim Karayel bira istedi kadın votka istedi, Karayel İngilizce bilmediği için onların Türkçesi benim İngilizcem biraz konuştuk, kadın sabahtan başlamış olmalı ki votkayla uyuklamaya falan başladı ve 40 lira hesaptan anlaşıldığı kadarıyla 3-4 kadehte önceden içti beni bu pis işine alet eden karayele kızdım. Masada otururken elleşmeler falan filan Karayel İngilizce öğren falan dedi, ve işaret parmaklarını bir birine sürtüp ileri geri yaparak farklı amaçlar içinde öğrenmesi gerektiğini söyledi. O arada kocasıyla Hollandaca konuştular nasıl oluyor da karşıdaki bilirken bunu yapıyorlar, bana garip geldi bilmiyorum kültürden mi yoksa bu insanlara mı özel, yos ile yon muydu öyle bir şeydi isimleri, adam çalışmıyormuş kadın üniversitede yöneticiyim dedi iki ay orda iki ay burada yaşıyorlar sanırım.

Karayele dikkat et dedim bu bokları yiyorsun bari karına gereken ilgiyi göster, bir gün pirince giderken evdeki bulgurdan da olma dedim uyardım. Beni dinleyeceğini pek sanmıyorum. Birde Matematik öğretmeni olan arkadaşının kızı eda ile konuşmasını istedim, ciddi olarak düşündüğümü askerlik dönüşü konuşmasını istedim akşamdan beri 5 tane içti artık ne kadar hatırlar bilmiyorum askerlik dönüşü yine hatırlatırım. Eve döndüğünde de iki birayla girdi.

Bende eve geldim. Berkanla konuştum, 3G teknolojisini denedim ama telefonumun önünde kamera yokmuş bu yüzden arkadaki kamerayla görüşmek zorundayım artık önüne ayna koyar öyle konuşurum 3G ile …. Yarın akşam İzmir’de sınava gireceğim, formaliteden sınav yapmaları, insanları saatlerce bekletmeleri…

Berkan iyi bir çocuk ona uygun birisi olsa ayarlarım ama yaşı büyük olmasına rağmen 18 yaşında birisi olsa bana da uyar ona da uyar hatta halis toprağa da uyar o yüzden benden sıra ona gelmez… Gerçi Serkan, iyi birisi olsa beğenmez nerde sorunlu birisi var onu beğenir Berkan’a uzun boylu sıfır kalçalı, dengesiz birisi olacak ve onunla bir ay ilişkisi olacak bu uğraşacak ama düzeltemeyecek ve ilişkisi bitecek Berkan’ın ilişki formatı böyle o yüzden yardım yapmak boşa çaba olur pek hayatımda sevgilisi olabilecek bir insan geçmedi onun sevgili adayı olabilecek insanlar oldu onda söyledim ama samimi değildim onlarla… Berkan hayatta yanlış ata oynuyor her zaman eküri si olan ata oynasa bari bir gün şansı artar..

Yasin’in sevgilisi çok şirin bir kız biraz Yasin den deneyimli olması Yasin’i ürkütüyor birde kızın okulunu bitirmiş olmasına rağmen hala bir işi yok bizimkinin varda evi geçindirecek düzeyde değil o yüzden KPSS ye çalışması ve kazanması gerekiyor… Çalışırsa yaparda zeki çocuk ve şanslıda… Okul hayatı boyunca hem memur olarak çalıştı hem de okudu…

Kağıttan bir gemi yapmak istiyorum ve bizim köydeki çaydan atıp onunla bir yolculuğa çıkmak istiyorum akıntın beni götürdüğü yere, bazen taşlara çarpacağım ama bir akıntı sayesinde yine devam edeceğim yoluma ve sonunsa kocaman bir şelaleye kavuşacağım Manavgat şelalesinde son bulacak bu yolculuk… sonsuza ulaşmak gibi.. hiçten gelip sonsuza gitmek.. Namazsız ezandan, ezansız namaza bir hayat yolculuğu mutluluk hüzün… her şey iç içe ölüm geliyor aklıma şimdi… Askere gideceğim için büyükleri ziyaret ettim köyde ve ben köydeyken yaşlı birisi ölmüştü onun cenazesine katıldım…

İnsan doğumuyla beraber ölüme nişanlanıyor, ve nişanlısına ben beyaz bir gelinlikle gidiyor… Tabuttan ölünün çıkarılması koyulması üstüne toprak atılması… bu süreci hep izlemek isterim hemen görebileceğim bir yere geçtim yine… bak duran diyorum sonun bu işte o yüzden ne yaparsan yap geleceğin yer burası gözlerim ağlamaklı oluyor…

Ölüm korkusu değil bu, belki geride bıraktıklarımdır göz kapaklarımı zorlayanlar… üst üste kaybettim sevdiklerimi yengemi, kuzenimi ve dedemi… Yengem amcamla biraz kavga etti yengem üzüldü dedi ki öleyim de kurtul… Ölürsen üzülmem kurban keserim dedi amcam.. daha da üzüldü Yengemin ismi Elmas tı ben ona “elmas keçi” derdim… işte o an aklıma geldi acaba gerçekten ölürse birde dedem ölürse diye aklıma geldi… Rüyalarım’ın gerçek olmasından sonra düşündüklerimin de gerçek olması beni ürkütmeye başladı şimdiki günahkarlığımı görmesen kendimi bir şey sanabilirdim…

Ölüm de yaşam kadar gerçek ve konuşulması gerek bazen, ben beyaz kağıda yazı yazmak gibi yaşam bir bakıyorsun siyahlar çoğalıyor anlıyorsun ki siyaha daha yakınsın artık…

Siyaha gidiyoruz hepimiz bembeyaz örtüyle…