20 Aralık 2009 Pazar

Sen içeri düştüğünden beri :)

Bir video dolaşıyor facebookta son günlerde, Nazım Hikmet'in bir şiirini okuyor Genco Erkal. Nazım'ın şiirini Genco Erkal'dan duyunca iki defa etkileniyor insan, ve bu şiiri dinleyince aklıma sen geldin. O yüzden buraya yazmak istedim.

Ben İçeri Düştüğümden Beri

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız: ’Lafı bile edilemez, mikroskobik bi zaman...’
Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün...’
Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız: ’Bütün bir hayat...’
Bana sorarsanız: ‘Adam sende bir hafta...’
Katillikten yatan Osman; ben içeri düştüğümden beri
Yedibuçuğu doldurup çıktı.
Dolaştı dışarda bir vakit,
Sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar.
Dün mektubu geldi; evlenmiş, bir çocuğu olacakmış baharda...

Şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek, uzun bacaklı tayları,
Rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldu çoktan.
Fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.

Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri...
Ve bizim hane halkı, bilmediğim bir sokakta, görmediğim bir evde oturuyor

Pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene
Sonra vesikaya bindi
Bizim burda, içerde
Birbirini vurdu millet, yumruk kadar simsiyah bir tayin için
Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız

Ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz
Daşov kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı Hiroşimaya
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman
Sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçünden bahsediyor amerikan doları
Fakat gün ışığı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri
Ve karanlığın kenarından, onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular yarı yarıya

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine
‘Onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar.
Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar,
Ve kahreden yaratan ki onlardır,
Şarkılarda yalnız onların maceraları vardır’

Ve gayrısı
Mesela, benim on sene yatmam
Laf’ı güzaf...

Nazım Hikmet Ran

12 Aralık 2009 Cumartesi

Gecikme ve özür

Sevgili miracle,

Bugünkü yazım sana bir mektup ve yazamadığım zamanlar için bir özür.El yazımla yazabilmek isterdim bu mektubu, askerlikte adettendir mektup almak, ama bilirsin yazma konusunda kendime hiç güvenemem.Hele el yazısıyla yazılacak bir mektup demek, defalarca müsveddesini yazıp, defalarca temize çekmek demek benim için. Ama yine de sana yazmak zor, her zaman senin yazma konusundaki yeteneğine hayran olduğumu da eklersek. İnsan nasıl yazar ki sana...

Biliyorum asıl yazmak için imkanları kısıtlı olan sen olmana rağmen, yazmayı aksatan ben oldum. Tembelimdir, elim yavaştır ve arkadaşlık ilişkilerimde, ya da genel olarak tüm insan ilişkilerimde, insanlara hakettikleri değeri verecek kadar yeteneğim yok ya da kapasitem Bunların farkında olmam da bir şeyi değiştirmiyor açıkçası, hatta daha da kötü, yazmam gerektiğini biliyorum ama yine de yazamıyorum. Kaç defa açtım bu sayfayı da sadece senin yazılarını tekrar okuyup kapattım anlatamam.

Hayat gerçekten zor ve istediklerini elde etmek hayatı kolaylaştırmıyor, biliyorsun kısmen de olsa istediğim bir şeyi başardım ve kısa dönemde, olmak istediğim yere kapak attım ama yine de kimi zaman, (benim gibi maymun iştahlı, hevesi çabuk geçen biri için çok çok az da olsa) bırakmayı düşündüm.

Çok zayıfım, insanları bana değer vermediğini düşündüğüm zamanlarda o yerden kaçmak bana en iyi yol gibi görünüyor, ama bu defa bir ilk olarak sabrettim ve yanıldığımı anladım. Tek yapmam gereken beklemek ve o kişinin tavırlarının kişisel bir şey olmayıp, genel davranış biçimi olduğunu görmekti ve oldu. Artık kırılmıyorum, çünkü üstüme alınmıyorum ama ilk haftalar bu beni çok yıprattı.

Şimdi çok daha rahatım, hatta yeniden sınavlara hazırlanmaya bile başladım, çok çalışamasam da haftada 50 sayfa falan ilerleyebiliyorum ki, bu da hiç yoktan iyidir. :)

Artık bitsin şu askerliğin de 7/24 mesajlaşıp, birbirimizi gaza getirip ders çalışalım, yeni yeni planlar yapalım. Özledim valla geyik yapmayı, uykum geldiğinde "ben yattara" deyince gülen, ya da iyi bir şey yaptığımda "fiat brava" deyip, bunu eğlenceli bulan birisini. ;)

Şimdilik bu kadar ahbap, kendine iyi bak, moralini yüksek tut, canını hiç bir şeye sıkmamaya çalış. Hasretle kucaklar, gözlerinden öperim.

Kestane kebap,
acele cevap :)


Burun kardeşin

7 Kasım 2009 Cumartesi

3 Ümit(siz) [ Ahmet Ümit AŞK KÖPEKLİKTİR]

Kitabı aldığımda Yazarın soyadı dikkatimi çekmemişti..
Ümit..

1. Aşk köpekliktir yazarının soyadı...
2.Eski (son) sevgilimin ayırdığım sevgilisinin ismi :)
3.Eski (sondan ikinci) sevgilimin eşinin ismi..

Aşk köpekliktiri benimle ilgili içinde bir çok şeyi bulabileceğimi düşündüğüm bir romandı...

Küçük hikayelerden oluşan sonu beklenmedik şekilde biten bu hikayeler Aşkın bir çok halini anlatıyor ve hikayeler gayet akıcı. Aşkın bir çok halini bulabileceğiniz bir roman hayat kadınına aştan, plotanik sevgilisi için kavga eden liseli gencin öyküsüne ve aşkı için katil olanlara devam edip aşkına köpek olanla biten küçük hikayeler..

Kitabın başındaki ve sonundaki sözler kitabıın özeti kıvamında..

Aşkı olan arı, namusu neyler.. (Yunus Emre)

Köpek onu terke eden sahibini bırakmaz ve aşk köpekliktir.

Yer yer güzel hayallere de yer veriyor kitap (uluslararası Nazım Hikmet Üniversitesi gibi)

Kitap beklentilerimi karşılamış benden bir çok şey bulmuştum.

Yakar mı ateşin.. Yıkar mı benden Geçişin..

Hayatımın geri kalanını burda geçirecekmişim ve geçmişimde burda geçiyor gibi uzun bir süredir burdaymışım ve burda kalacağım hissi ile geçiriyorum Askerde günlerimi (Gemlik vet. Okulu.) [yazı Yat iştiması dolasıyla burda ara veriyoruz]

Her ilişki eşit olmayan şekilde başlar ve eşit olmaycak şekilde devam eder, ilişkinin her bir döneminde ve çağında biri diğerini daha çok sever daha çok öz veri verir ilişkinin idamesi için, zaten eşitsizlikler arasında geçer ilişki cinsiyet karşıtlığı ve tüm diğer karşıtlılıklar barındırabilir ilişki(mezhep, maddi, siyasi kültürel... karşıt ve farklılıklar)Bu yüzden..Bir ilişkide, Başlamak bitirmenin yarısıdır.. bunları kabul edip bun rağmen yürütebilmek benlerin biz olması çok zordur...

Başlangıçta eşitsizliğin farkında değildir yada önemsiz görür (polyanna dır tüm sevenler başta..) sevenler, onu olduğu gibi değlilde olması gerekitği gibi görürle ve idealindeki kişiyi yaratır ve onun yerine koyup onu idealine uydurmay çalışırlar. Bunu öye (olduğu gibi) onon ve kendinin eksiklerini yani içine aşk ve sevgi katmadan görüp tanıyıp sevilmez... SEVMELER TANIMALARDAN ÖNCE GELİR...

Seven kişi ilişki boyunca kendinden vrediği sevgiyi ilğiyi, özveriyi... benden çok o olmayı ilişkinin sonunda tüm ben(liğini)lerini onda bırakır adeta, onsuz yaşayamayacağını düşünür... tüm parçalarını onda bırakmıştır...ve yeniden baştaki büyüttüğü idael insana tekrar döner... ilişki boyunca yaşadığı olumsuzlukları kavgalar onun için önemli değildir.. ki onları onları unuturlar...

Yeniden büyüttüğü büyük aşkı için gözyaşı döker...

Ona verdiği o kadar şeyden sonra kendini onda bırakır ve kendini eksik hisseder.. kendine olan güveninide kaybetmiştir ondan başka bir aşkı ilişkiyi hatta cinselliği yaşayamayacağını düşünür... En fazlada bu yüzden etki eder... (İlk cinselliği onunla yaşadıysa bunun etkisi daha fazla olacaktır doğal olarak), daha önce olsada onunla cinsellik ve aşk yaşamıştır... öncekilerden kalan sadece cinselliktir artık aşk bittiğinden önemsiz hale gelmiştir...Her şey bir yeniyle unutulmuştur... Öncekinin her şeyi yanmış kül olmuştur.. Yağmurlar ve rüzgarlar bu külleri kaldırmış yeniden kalbinde ateş yanmıştır.

Şimdi yeniden bu külü kaldıracak kalbini hızlı hızlı attıracak hayatındaki herşeyi yerlebir edecek bir rüzgara ve ateşe ihtiyaç vardır ve gözyaşıyla sulayacağı ve emekle o ateşi alevlendirecektir..

Ve bu dönügü kendini göre ideal insana (idal olduğuna sevgisinin inandırması gerekirtabi) en yakın olduğunu hissedene kadar... devam edecektir..

17 Ekim 2009 Cumartesi

Radikal İslamdan Radikal Aşka

uzun süredir yazmıyor(uz)um benim askere gelmemle beraber burun kardeşimde yazı yazmayı bırakmış.. üzüldüm..

Ben yazmaya devam edeyim oda devam eder sarımm..


Radikal kelimesinin anlamı
1 . Kökten:
"Radikal hareket."- .
2 . Köktenci:

Hayatımın önemli bir bölümünü radikal islamcı olarak geçirdim.. Biraz açarsak.. Sarıkla okula gitmeyi düşünecek kadar radikaldim bazı dönemlerde zamanla olması gerekenleri çağın gerekleriyle örtüştürmeye çalıştım, elimden geldiği kadar tabi hiç bir kızla bir kaç kelimeden fazla konuşmamayı tercih ederken şimdilerde daha çok kişiyi tanımayı her insandan birşeyler alabilmeyi hayatıma pozitif bir katkısı olmasını nasıl sağlarım nasıl bir şeyler veririm veya alırım diye bakıyorum...

Zamanla değişsemde radikal islamcı birisinin sevgilisi olması ve onunla sevgili olarak yaşaması gayet zor bir olay gerçekten...

radikal islamdan radikal aşka geçiş yaptım.. Radikal sevdim olması gereken buydu.. diye düşünmüştüm.. radikalde sevildim...

Zamanla tutulmayacak sözler verildi ve bunlara inandım..
Her kesin söylediğini doğru kabul ediyordum. Taki bir yalanını yakalayana kadar.

Herkes hiç yalan söylemeyen uçan bir melekt olarak gördügüm için çok kırıldım kırılmayada devam edeceğim..

bitti diyebilmek gayet zor oldu zorlandım radikal bir aşık radikal olarak aşka aşık bir insan olara bunları yaşamak zordu..

ama gördüm ki uçlarda yaşamanın insana verdiği hazlar kadar verdiği acılarda çok fazla oluyor...

o zaman
1.Aşıkken söylenen yalanlara inanmayı
2.Radikal olmanın verdiği haz ve acıyı çekebileceksen güzel birşeydir
3.Her şeyin kararı iyidir..

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Mevlanın Kurtları

Eskiden aşk şiirleri yazardım edaya, Kübra ya ahuya hatta denize hatta ismi aklıma gelmeyen kıza bile yazdım… Şiir tam bana göre kısa tembel işi anlatmak istediğini çok kısa sert bir şekilde fazla dolaştırmadan söylüyorsun. Yazıyorum ama şiir diyemem şirimsi denebilir…

Kübra diye bir kız vardı facebooktan tanışmıştım ona bile yazdım… Şişman diye bıraktım sonra kızı aslında çok iyi anlaşıyorduk… Ne kadar çok isim sayabilirim hayatıma giren kızlar olarak ama elde var sıfır. Emine diye bir kız vardı konyada okuduğumda Kıbrıslıydı ve lacivert gözlüydü yine ismini unuttuğum bir kız daha vardı Konya da ben beyaz tenli parlement sigarası içerdi… Olgun görünüşlü diye istemediğim kız. Cumhuriyet okuyan devrimci kız hiç birinin ismini hatırlamıyorum isim hafızam çok zayıf… Sürekli tanga giyip frikik veren kızı bile inan hatırlamıyorum…

Selçuk üniversitesi hayatımın en komik yıllarıydı orası çok eğlenceli geçmiş, kafa tokuşturan penguenlerle donuydu, yemin ederlerdi kafelerde her yer kurtlar vadisinden çıkma karakterle doluydu… Her şeyin bir reisi vardı… ben çok çalışkan olduğumdan beni pek etkilemezdi çünkü kopya almak isteyen muhakkak yanıma geçmesi lazımdı beyaz tenli Gaziantepli güzel kıza kopya vermiştim hatta benden yüksek almıştı… Sabah kafa tokuşturur konuşurduk içlerinde çok iyi insanlarda vardı çok boş olanlarda…

Bir sabah Konya’daki hayatımın çoğunda yaptığım gibi yine uyuyordum sadece sınav haftası yatağımdan kalkardım zaten kredi yurtlar kurumunda kaldıysanız bilirsiniz hayatınız yurdun içinde yatak kantin ve çalışma odası üçgeninin dışına çıkamaz. Sonradan yemekhane, ve bilgisayar merkezi eklendi bilgisayar merkezindeki bilgisayarlara ses kartı ve hoparlör taktılar sabahtan başka işim olmadığı için hep oraya giderdim açar açmaz tüm herkes kurtlar vadisinin sitesini açmış hepsinde aynı fon müziği açıldı… bilgisayar merkezinin bilgisayarlarını kötü amaçla kullandığımdan dolayı dört beş bilgisayarı çökertmiştim.. arada görevliler olaşırdı sürekli ama onların göremeyeceği yerlere de geçerdik… Okulun chat sitesinden de ordan iki kızla tanışmıştım onlarında ismini hatırlamıyorum birisi milliyetçi bir kızdı diğeri de çok geniş bir kızdı. Birine başlamadan diğer konuya geçiyorum çok dağınık oldu en başta uyuyordum demiştim ranzayı birisi sallıyor bir baktım teşkilattan adamlar gelmiş Başbuğumuzu ziyarete gideceğiz Ankara’ya gel… Bu isteklerini her zaman her şey için tekrarlamayacaklarını bilsem gelirdim yatmak dışında bir şeyler yapmış olurdum. Bizim odada 26 yaşında tırakyalı bir çocuktu çok çalışırdı derslerine asistan olmak isterdi sanat tarihinde okurdu ve baktım ben daha yataktan kalkmadan korkudan giyinmişti…

Bizim süzme yoğurtçu o zamanlar daha yok olsaydı oda giyinirdi hemen sanırım, başta kazaklar kalmıştı odada ilk geldiğim gün odada 4 kazak 1 de Trakyalı oda sarı saçlı iri yarı bir şey nereye geldim Allah’ım dedim Rusça konuşuyor Trakyalının da konuşması ilginç sonra kafayı sıyırık iki Eskişehirli bir karamanlı cüce geldi, sonra İstanbullu birde manyak geldi… Kazaklar hariç hepsiyle kavga ettim… tabi benim Konya’ya gelme sebebim olan Liseden arkadaşım hasanla da birde kız arkadaşıyla eve çıkan çocukla kavga etmedim çok kısa kalmıştı o. Teşkilatla pek çatışmadım ama dediklerini yapmadım da hiç.. bir gün kızları çıkartıp teşkilatın dergisini satmaya çalıştılar alacaksınız diyerekten ben çıktım gittim başıma bir şey gelmedi bilmiyorum neden… Başına bir şey gelenler iyice dayak yiyor ardından hastaneye götürülüyor ki polise şikayet etmesin sonrada yurttan kan duyurusu geliyor, bir bakıyoruz kızlar yurdunda fakir bir öğrenci türüyor çocuk hastaneden çıkıp masraflarının karşılanması gerekince…

Çoğunun içi boştu… Ama komiktiler, penguen gibi dizilirlerdi askeri bir düzen vardı 3 lü sırayla yürürler biri yan yan yürüyüp sıranın düzenini sağlardı. Şimdi ismini unuttuğum büyük kafede toplanıyorlar ve çevrede sigara içen kız varsa burada sigara içilmez bacım diyerek ellerinde sigarayı söndürüyor kurtlar vadisi Konya çekiyor sanki uzun montları... Kurt köpekli bir reis kapıdan giriyor tüm ordu ayağa kalkıyor yeminler falan filan…

Alevi bir arkadaşın, Gaziantepli kısa boylu çocuğun, Hukukta okuyan cihat ve levent’in kaldığı odaya Anteplinin sınıfından belki ondan da kısa boylu arkadaşı odaya girdi o katın reisi olmuştu arkadaşlar bir sıkıntınız bir istediğiniz varsa söyleyin dediğinde Anteplinin kafası attı ulan pezevenk sanane anam mısın babam mısın çık dışarı… o çocuğuda pek dokunmuyorlardı nedense...

Yalandan kuran okuturlar… sonra tüm hepsi gelip reisi tebrik ederdi bir türk bayrağı üste.. tamam.. eline sopayı alır reis istediğini yapar şarj kutularını kırar sonra idare sanki kendi yapmış gibi anons ederdi…

Kurtlar vadisini maç gibi izlerler saçma salak şeylere efekt yaparlardı…



İki sene çabuk geçti Konya dan tam tersi bir medeniyete geçiyordum…

Geride bir Mevlana birde kurtlar kalmıştı.. birde ismini bir daha hatırlayamayacağım kızlar…

Siyaha Giden Beyaz

Yaşama bakış açısı insanların nasıl bu kadar farklı oluyor nasıl bir insan hanımını bir başkasıyla sevişmesini kendinin de bir başkasıyla olmasına izin veriyor.

Karayelin Hollandalı arkadaşı varmış kocası oturma odasında başka kadınlayken oda başka bir odada onunla oluyormuş. Gezerken Işıklarda Yörükoğlunda gördü onları bugün, sanırım öpüşürken iki defa falan öpüşüyorlarmış Hollanda kültürünü pek bilmiyorum gerçi ben sadece el sıkıştım. Ben kola içtim Karayel bira istedi kadın votka istedi, Karayel İngilizce bilmediği için onların Türkçesi benim İngilizcem biraz konuştuk, kadın sabahtan başlamış olmalı ki votkayla uyuklamaya falan başladı ve 40 lira hesaptan anlaşıldığı kadarıyla 3-4 kadehte önceden içti beni bu pis işine alet eden karayele kızdım. Masada otururken elleşmeler falan filan Karayel İngilizce öğren falan dedi, ve işaret parmaklarını bir birine sürtüp ileri geri yaparak farklı amaçlar içinde öğrenmesi gerektiğini söyledi. O arada kocasıyla Hollandaca konuştular nasıl oluyor da karşıdaki bilirken bunu yapıyorlar, bana garip geldi bilmiyorum kültürden mi yoksa bu insanlara mı özel, yos ile yon muydu öyle bir şeydi isimleri, adam çalışmıyormuş kadın üniversitede yöneticiyim dedi iki ay orda iki ay burada yaşıyorlar sanırım.

Karayele dikkat et dedim bu bokları yiyorsun bari karına gereken ilgiyi göster, bir gün pirince giderken evdeki bulgurdan da olma dedim uyardım. Beni dinleyeceğini pek sanmıyorum. Birde Matematik öğretmeni olan arkadaşının kızı eda ile konuşmasını istedim, ciddi olarak düşündüğümü askerlik dönüşü konuşmasını istedim akşamdan beri 5 tane içti artık ne kadar hatırlar bilmiyorum askerlik dönüşü yine hatırlatırım. Eve döndüğünde de iki birayla girdi.

Bende eve geldim. Berkanla konuştum, 3G teknolojisini denedim ama telefonumun önünde kamera yokmuş bu yüzden arkadaki kamerayla görüşmek zorundayım artık önüne ayna koyar öyle konuşurum 3G ile …. Yarın akşam İzmir’de sınava gireceğim, formaliteden sınav yapmaları, insanları saatlerce bekletmeleri…

Berkan iyi bir çocuk ona uygun birisi olsa ayarlarım ama yaşı büyük olmasına rağmen 18 yaşında birisi olsa bana da uyar ona da uyar hatta halis toprağa da uyar o yüzden benden sıra ona gelmez… Gerçi Serkan, iyi birisi olsa beğenmez nerde sorunlu birisi var onu beğenir Berkan’a uzun boylu sıfır kalçalı, dengesiz birisi olacak ve onunla bir ay ilişkisi olacak bu uğraşacak ama düzeltemeyecek ve ilişkisi bitecek Berkan’ın ilişki formatı böyle o yüzden yardım yapmak boşa çaba olur pek hayatımda sevgilisi olabilecek bir insan geçmedi onun sevgili adayı olabilecek insanlar oldu onda söyledim ama samimi değildim onlarla… Berkan hayatta yanlış ata oynuyor her zaman eküri si olan ata oynasa bari bir gün şansı artar..

Yasin’in sevgilisi çok şirin bir kız biraz Yasin den deneyimli olması Yasin’i ürkütüyor birde kızın okulunu bitirmiş olmasına rağmen hala bir işi yok bizimkinin varda evi geçindirecek düzeyde değil o yüzden KPSS ye çalışması ve kazanması gerekiyor… Çalışırsa yaparda zeki çocuk ve şanslıda… Okul hayatı boyunca hem memur olarak çalıştı hem de okudu…

Kağıttan bir gemi yapmak istiyorum ve bizim köydeki çaydan atıp onunla bir yolculuğa çıkmak istiyorum akıntın beni götürdüğü yere, bazen taşlara çarpacağım ama bir akıntı sayesinde yine devam edeceğim yoluma ve sonunsa kocaman bir şelaleye kavuşacağım Manavgat şelalesinde son bulacak bu yolculuk… sonsuza ulaşmak gibi.. hiçten gelip sonsuza gitmek.. Namazsız ezandan, ezansız namaza bir hayat yolculuğu mutluluk hüzün… her şey iç içe ölüm geliyor aklıma şimdi… Askere gideceğim için büyükleri ziyaret ettim köyde ve ben köydeyken yaşlı birisi ölmüştü onun cenazesine katıldım…

İnsan doğumuyla beraber ölüme nişanlanıyor, ve nişanlısına ben beyaz bir gelinlikle gidiyor… Tabuttan ölünün çıkarılması koyulması üstüne toprak atılması… bu süreci hep izlemek isterim hemen görebileceğim bir yere geçtim yine… bak duran diyorum sonun bu işte o yüzden ne yaparsan yap geleceğin yer burası gözlerim ağlamaklı oluyor…

Ölüm korkusu değil bu, belki geride bıraktıklarımdır göz kapaklarımı zorlayanlar… üst üste kaybettim sevdiklerimi yengemi, kuzenimi ve dedemi… Yengem amcamla biraz kavga etti yengem üzüldü dedi ki öleyim de kurtul… Ölürsen üzülmem kurban keserim dedi amcam.. daha da üzüldü Yengemin ismi Elmas tı ben ona “elmas keçi” derdim… işte o an aklıma geldi acaba gerçekten ölürse birde dedem ölürse diye aklıma geldi… Rüyalarım’ın gerçek olmasından sonra düşündüklerimin de gerçek olması beni ürkütmeye başladı şimdiki günahkarlığımı görmesen kendimi bir şey sanabilirdim…

Ölüm de yaşam kadar gerçek ve konuşulması gerek bazen, ben beyaz kağıda yazı yazmak gibi yaşam bir bakıyorsun siyahlar çoğalıyor anlıyorsun ki siyaha daha yakınsın artık…

Siyaha gidiyoruz hepimiz bembeyaz örtüyle…

31 Temmuz 2009 Cuma

Kader

Miracle’in kaderle ilgili bir yazi yazdigini gorunce cok sasirdim, cunku bu benim en cok ilgilendigim, hakkinda en cok dusundugum ama hic bir sekilde kafamda tam olarak sekillendiremedigim konulardan birisidir.

Okul hayatim boyunca “Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi” dersleri cok ilgimi cekmekle birlikte, konu dua ezberlemeye gelince en basarisiz oldugum derslerden birisidir, cunku ezberleyemem, ne olursa olsun. Dularin anlamini okurdum kitaptan, anlamini bir sekilde kafamda sekillendirip, ogrenirdim ama duanin arapcasini okumak benim icin tam bir kabustu. Ustelik genelde tum hocalarim “su su dualari ezberleyin, sonra su gun topluca okuyacaksiniz” derdi, ben herkesten once baslardim okumaya, ezberlemeye calismaya ama yine de herkesten zor ezberlerdim. Bu olay 7.sinifa dek devam etti, ama o yilki hocam ( ki kendisini hala gorurum ve her seferinde tesekkur ederim) bende ki bu durumu anlamisti ve bana tum dualari ayni gunde okuma sarti kosmamisti. O yil tum dualari rahatlikla ezberledim, her ders birkac tanesini okuyarak tum dualari okudum ve “Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi” benim icin bir kabus olmaktan cikti. O ogrendigim dualari da unutmadim!

Yillarca kafamda islamin sartlarini, imanin sartlarini dusunup, okuyup, kendimce yorumlar da katarak benimsedim. Kadere hep inandim ama nerede baslayip nerede bittigini bir turlu kestiremedim, hicbir zaman tam olarak emin olamadim.
Kime sorduysam tam olarak ikna olamadim, hatta kimi zaman sorguladigim icin gunaha girdigimi dusunup uzuldum ama bence dusunmeden kabul etmek, gercekten inanmak degildir. Ne oldugunu tam olarak bilmeden kabul etmekle, kabul etmemek arasinda bir fark yok bence.

Ortaokulu bitirmistim ve bu konuyu kafamda ciddi ciddi olcup tartmak konusunda iyice abartmistim, yaz tatilinde dedemlerin yanina gitmistik. (bu dedem daha once bahsettigim dedem degil, digeri) Ben gunboyu bir odaya kapanip, daha once edindigim kitaplar ve dedemin kitaplarini okuyarak, kafamdaki soru isaretlerinin yanitlarini bulmaya calisiyordum ve bir yandan da gunaha girmekten korkuyordum.
En sonunda dayanamadim ve dedeme sordum bu sorularimi. Kendisi “alevi dedesi”dir, ki bundan ote, din uzerine duzinelerce kitap okumus, arastirma yapmis birisidir. Sorularimi o cevaplayamazsa kimse cevaplayamaz diye dusunuyordum.

“ Dede, hersey kaderimizde varsa, irademiz niye var? Madem bizim ne yapacagimiz kaderimizde yaziyor, bu dunyadaki sinava ne gerek var, Allah sonumuzu bile bile bizi buraya neden gonderdi? Cennete veya cehenneme gidecegimiz kaderimizden belli degil mi?”
diye baslamistim konusmaya. Dedem ilk basta sasirdi, torunundan boyle bir soru beklemedigine eminim, cunku giderek din konusundan bihaber gencler yetismekte, degil sorgulamak, cogu neyin ne oldugunu bile tam olarak bilmiyor. Ama cok da sevinmisti, cunku o herkesin bu konulari bilmesini, gerekli ozeni gostermesini ister. Bana anlatmisti o zaman kaderin ne oldugunu.

Kafamdaki sorular hicbir zaman bitmedi, hicbir zaman tam olarak ikna olmadim ama yine de icime su serpilmisti. Daha once de bahsetmistim Elif Safak’in “Ask” adli kitabini okuyorum ve icin de “Mevlana ve Sems” var. Bugun orada kaderle ilgili birseyler daha okudum ve miracle’da bugun kaderden bahsetmis.

Hayat labirenti “kader”imizde bellidir, ama labirentte hangi yolu sececegimize “irade”mizle karar veririz ve yolumuzun nereye cikacagi boyle ortaya cikar.

Dede ve torun olayi

Dedemle yillar boyunca aramiz cok iyi olmustur, beni kendince en buyuk torun olarak gordugunden midir nedir, cok severdi. 4-5 yil once bir konuda tartismistik ve yaklasik 1 hafta kustuk (yani bildigin kusme, birbirimizle konusmuyoruz, ayni ortamda bulunmuyoruz, baristirma cabalarini reddediyoruz vs...) En sonunda bizi baristirdilar ama bir daha eski dede-torun muhabbetlerimiz olmadi. O gunden beri yaptigi herseyden, soyledigi her sozden nem kapar, sinir olurum. Sanirim o beni yillar once affetti, cunku eskisi gibi konusmaya calisiyor gibi bir izlenim ediniyordum ama onemsemiyordum. Ama bu sene yaptiklari nedense beni cok degistirdi.

5 aydir bir cicegim var ve benimle beraber simdiden en az 2500 km yol yapmistir, onu her yerde yanimda tasirdim. Buraya da getirmistim. 1 haftaligina baska bir sehre gitmem gerekiyordu, cicegi yanimda goturemezdim ve birakacak kimsem de yoktu, dedeme biraktim. Hem de hic guvenmeyerek, cunku daha once cok cicek kurutmuslugu var, kim neyini biraktiysa donuste felaket bir sekilde bulmustur. Ama benim cicegime cok iyi bakmisti, valla o bir haftada neredeyse eskisinden bile daha guzel olmustu cicek!

3 gun once yine sehir disina cikmamiz gerekiyordu ve giderken evde sadece o kalmisti. Aksam gec donecegimizi biliyordu ve ac olacagimizi dusunerek bize yemek hazirlamis, cok duygulandim. Ac degildim ve yaptigi yemegi de sevmem, normalde yapilinca yemem, ama bizi dusunmus olmasindan cok etkilendim ve yedim.

Yine ayni gece televizyon izlerken, oglunu kaybetmis ve bu konuda konusan bir babaya denk geldik ve dedemin duygulandigini, gozlerinin doldugunu gordum, ki kendisi de cocuklarini kaybetti. Senelerce ne zaman birisi “en buyuk aci, evlat acisi, hicbiri o kadar kotu degil” dese, “benim dedem bir istisna, cocuklarini kaybetmek onu hic etkilmedi” derdim. İlk defa goruyordum onun da etkilendigini, uzuldum. Yillarca kendi kendime onu yargiladim, uzulmedigini sandim. Ama uzulmek demek, disa yansitmak demek midir? Degilmis, ogrendim!

Kader Nedir ?

Bir profesörün eğer Avrupa’da doğsaydınız İran’da Müslüman şurada Hindu şurada doğsaydınız Musevi falan diye devam eden konuşmasının başını dinledim bir arkadaş facebook’ta paylaşmış. ilk bakışta doğru gibi görünüyor ama bence her insanın doğruyu bulmak istediğinde Allah tarafından mutlaka şans verildiğini ve bu şansı değerlendiren her insanın İslami bulabileceğine inanıyorum ki Müslüman olan bir kimsenin geçmişteki tüm günahları da affedileceğini düşünürsek gayet avantajlı oldukları da açık.

İnanç konusu her zaman kafama takılmıştır küçük yaşlardan beri bu konuyu merak ederim 4-5 yaşlarında dedeme dağların nasıl yapıldığını sormuştum oda hamurdan yapılıyor yağmur yağıyor önce sonra güneşle sertleşiyor demişti benimle dalga geçtiğini ancak şimdi anlayabiliyorum yalnız bu değil anladığım ilkokul öğretmenimin de tüm geri ülkelerin Müslüman olduğu söyleyerek İslam’ı insanları geri bırakan bir sistem olduğunu, namaz kılarken insanlar resmin önünde namaz kılamaz Allah anlayamıyor mu ona kıldığını diye İslam’ı alçaltma çabalarının da bir yalan olduğunu sonra öğrendim. Bu tür yalanlar lise üniversite boyunca kara propaganda şeklinde devam etti.

Yaz tatillerini daha serin bir havası olan Antalya’nın bir köyünde geçiyorum. Hava serin olunca ve hoca ezanı sanki yatağının yanında okuyor gibi olunca insanlar erken kalkıyor. Bende erken kalkıyordum uyku düzenli olmaya başladığı anlardan birisiydi babam dışarıya çıkmıştı bile anneme rüyamı anlattım, “bir adam var çocuğu hakkında konuşuyordu, çocuğunu bir çok doktora götürmüş ama tedavisini bulamadığını anlatıyordu” sonra rüyanın geçtiği yeri tasvir ettim anneme ardından babam gelince kahvaltımızı yaptık babam yaylaya gidelim bu gün dedi amcamın yanına gidelim dedi… Babamla beraber amcamın yanına gittik onun yanına birisi geldi o adam oydu rüyamdaki adam ve tüm her şey rüyamdaki gibi olmaya başladı yaşıyordum daha birkaç saat önce anlattığım rüyamı yaşıyordum. Çok heyecanlandım kalakaldım hiçbir şey söyleyemedim. O gün İslam’da en zor anlaşılan konulardan birisi olan Kader inancını anladım. Sen iradenle gidiyorsun yapıyorsun ama birisi onun olacağının bilgisine sahip. Bir kez dahi olsa tüm insanlara böyle bir şansın verildiğini düşündüm herkese görmek isteyen herkese işte kanıt istiyorsan sana kanıt diyecektir sanırım Allah.

Edadan vazgeçtim sanırım gücüm kalmadı sanırım, aşk için vermem gereken enerjiye gücüm kalmadı askere gidiyorum Ağustosun 12 sinde artık tüm gücümü orada toplamalıyım.

Bu arada Deny’le Amcasının kızları ve teyzesinin kızları hakkında konuştuk birisi sevgilisinden ayrılmış bu onları anlatırken benim Alevilerle Sünnilerin evlenememesi olayı takıldı buda geniş bir konu olduğu için sonraya saklıyorum. Yalnız Deny kuzenlerinin hiç birini sevmiyor sanırım erkek bir kuzenini anlatmıştı onu da sevmiyordu.


31.07.2009

Kar Tanesi

Karayel hayat felsefesi olarak genel erkekler gibi evdeki karısından çok daha çirkin olsun yada olmasın kadın olması yeterliydi fantezi olsun diye kadınlarla beraber olan birisi. Başkaları için harcadığı boşa paranın birazını eşi için harcasa çok daha mutlu olurlardı. Ama her seferinde çok iyi kandırıyor aldata biliyordu karısını. Karayel bizim komşumuz babam defalarca uyardı ama akıl almaya niyeti yok. Eline her geçen parayı anında bitirmesi gerekli olduğunu düşünen asgari ücretle çalıştığı halde iki paket parlement sigarasından aşağı içmeyen biriydi zevkine düşkündü dengesiz harcamaları çok olan bir insandı belki biraz para biriktirse tüp bebek olayına girebilecekti. Ama neyse oydu bazı komşularımız gibi göründüğü ve içi farklı değildi. Her insanın hatası olduğunu ve insanları hatalarıyla kabul etmek gerekliydi eşi de çok iyi biriydi. O yüzden diğerlerinden daha yakın bir komşumuz oldu karayel ailesi.

Gıcık komşum Karayel bizimkiler tatilde ve benim yalnız olmama rağmen beni Misafirlerini kızı eda ile görüşebilme şansım olan sabah kahvaltısına davet etmedi, şimdi ne yapacağım bilmiyorum, msn adresini aldım ama diyemem ki seni komşuda gördüm çok hoşlandım herkese böyle yaptığımı sanabilir… Evet tam benim istediğim gibi çocuksu bir yüzü var, çok ilginçtir kızlardaki baktığım tek özellik bu çocuksu bir suratı olması sadece bu ne kalçalarına ne gözlerine nede göğüslerine bakıyorum önceki sevgilimin kalın bacaklı olduğunu kendisi söyleyince haklı dedim biraz bakar körüm sanırım bir yere sabitleniyorum. Deny’e (burun kardeşim bundan sonra bu isimle yazacağım onu) bir çözüm için sordum bu konularda deneyimli olmadığından bir çözüm geleceğini sanmıyorum çevremde çapkın bir arkadaşımda yok ki İzmir de Berkan diye bir arkadaşım var ki en yakın arkadaşım olur kendisi 6-7 yıl bir kızı sevip kabul etmediği halde bir kızın arkasından sevip koşabilen bir insan, aslında diğer arkadaşım Yasin bu konularda yeni iyi sayılır ama onun hattı da Avea o yüzden yardım alamam şu anda. Bilmiyorum biraz maymun iştahlıyım sayılır… Ama tüm arkadaşım olmasını istediğim kişilerle cidden evlenmeyi düşünerek girdim yola ama olmadı..

İlk aşkım ilkokulda Sibel diye bir kıza idi şimdi doktor olmuş sanırım, sonraki platonik sevdiklerimin sayısını bile hatırlamıyorum ama en büyüğü lisedeki aşkım sıla idi kızla toplasan 15 dk lık bir konuşmamız olmamıştı ama bilmiyorum aşık oldum ve rüyalarıma girdi defalarca…

İlk ciddi ilişki girişimimin platonik aşkımı bir kenara koyup bir akrabamızla sözlenmiş olan arkadaşımın kuzeniydi ben kuzenine bir şeyler ima etmiştim aradan birkaç gün geçti ki kuzeni benimle konuştu kız kabul etmişti, ama o zamanlarda kızda cep telefonu yok bende evlerini arayacak kadar cesaretli değilim. Benim arkadaş akrabayla ayrıldı mı bizimkilerle aralarında bir soğuklukta girdi mi bende kızla konuşmayınca bizim olayda başlamadan bitti.

Sonraki ciddi düşündüğüm kızda babamın halasının torunuydu daha önceden tanıyordum kendisini ama aradan çok uzun zaman geçmişti kuzenden numarasını aldım konuşmaya başladım ilerlemişti baya ve bizimkilere söyleyince olayı kıyamet koptu adeta, kızın annesi teyzesinin oğluyla evlenmişti, teyzesinin oğlunu yani kocasını aldattığı için ayrıldığı yönünde dedikodular vardı ki boşandıktan çok kısa süre evlenince bu dedikodularında gerçeklik payı olma ihtimali de yüksekleşti ve kocası yani aynı zamanda bizim annesiyle aynı uzaklıktaki akrabamız olan koca (konuştuğum kızın babası) kanserden ölünmüştü. O yüzden bizimkiler babasına daha yakın hissettiler ki daha önceden de öyle bir yakınlık vardı bizim aileye daha yakındı. Annesinin bu yaptıkları yüzünde kızını da istemiyorlardı. Ben işin mantıksız olduğunu söyledim Annesinin yaptığının kızıyla ne ilgisi olduğunu anlatmaya çalıştım. Kıza da açık açık bak bizimkiler böyle konuştu ben seni seviyorum cidden bu ilişkiye devam etmek istiyorsan ben seninle devam etmeye hazırım dedim ama kız bunu yapamayacağını annemi istemeyenleri bende istemem diyerek olayı kapattı. Seviyordum üzülmüştüm. Yakışıklı olmama rağmen bahsi geçen iki kızda çok güzeldi bu yüzden artık beni tanıyan kızlarla konuşmam gerektiğini hiç tanımayan bir kızla fazla şansım olmadığını öğrendim.

Deny den beklediğim gibi şaşırtacak bir öneri gelmedi yine yoğun sanırım yada yine uyudu. Komşum karayele söyleyip senin msn i istiyor vereyim mi dedirteceğim ver derse eklerim artık.

Hayat bir kar yağışı gibi her biri ayrı bir birinden farklı taneler gibi günler üzerimize yağıyor. Hayattaki olayların iyiliği veya kötülüğü bizim tanelere mucize, afet, soğuk, romantik… ve tüm yüklediğimiz anlamlara göre değişiyor.

Allah hiçbir zaman tüm taneleri bir anda üzerimize yüklemiyor hepsi tek tek geliyor.. Allah hiçbir zaman insanların üzerine kaldıramayacağı yük yüklemez…


31.07.2009

30 Temmuz 2009 Perşembe

Burun Kardeşime

Saat 3 olmuş ahudan kurtulabildim sonunda kızların gözlerinin yakışıklılıktan başka bir şey görmediğini ne kadar manyak birisi olursan ol onu rahatlıkla kapattığını gördüm bir sürü dengesizlik yaptım bana mısın demedi sonunda ben bırakmak zorunda kaldım yoksa Murat rent a car karakterimle bir ömür boyu yaşamak zorunda kalacağım. Gösterdiğim murat karakterinin gerçeği olsa yada beni bilmese inan gidip yanına bu dengesizliklerime devam edeceğim. O arada burun kardeşliği ile mesajlaştık yine pek bir şey yazamadığını söyledi. Hem bana gaz veriyor hem de kendisi yazmıyor.

Biraz burun kardeşim kim onu açayım kendisiyle bir ödev gurubunda tanıştık sanırım marketing ti pek başta konuşmadık sonra merak etmeye başladım nasıl biri diye Kampüsün içinden otobüs duraklarının olduğu yere bırakan otobüste gördüm sevgilisi de vardı yanında tabi sonradan öğrendim çok alakasız diyebileceğimiz bir birinden farklı vücut tipleri olan iki insan ve karakterleri de bir o kadar farklı belki o yüzden bu kadar iyi anlaşıyorlardır. Burun kardeşimin ilk görüşte insana sempatik gelen gerek görünüş gerekse konuşma tarzı olarak bir tarafı vardır ama sevgilisinin içi farklı diye söylense de insanı kırar mı diye pek düşünmeyen rahatsız eden bir konuşma tarzı var gerçi benimle yüz yüze iken selamlaşmadan başka konuşmadık ama birkaç kez mesajlaştık ve duyumlarım benim söylediklerimi kuvvetlendiriyor. Onun ilk görünüşte nasıl olup olmadığı iyimi kötü mü olduğu beni pek ilgilendirmiyor açıkçası ama hayatıma bir dost olarak giremez arkadaş olarak da merhabalaşmaktan başka bir yakınlığım olamaz. Bazen böyle yaparken içinde bir iyiliğin olduğunu düşünüyorum ama davranışları aklıma geliyor o halini görmek bile istemiyorum.

Burun kardeşim benim için önemli çünkü o benim için bir dönüm noktası, hayatta hiçbir kızla sevgili olmadığım halde bu kadar içten konuşmadım hatta konuşmadım bile denilebilir, onunla bir devri kapattım diyebilirim. Artık bir kızla sevgili olmadan da konuşulabileceğini ve bunun iyi bir şey olduğunu en azından şimdilik iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Kızlarla konuşmamamın sebebi onlarla konuşmamın bir sonu olması sevgilisi olduğunda veya evlendiğinde bu konuşmaların bitecek olması. Ben kiminle konuşursam konuşayım ya sadece selamlaştığım bir insan olur yada gerçekten dostum ve her şeyi anlattığım ve her şeyini anlatmasını istediğim birisi olur bu yüzden çevremde çok dostum yoktur bir elin parmaklarını geçmez birde akrabalarımdan birkaç tane sıkı dostum vardır. Hz İbrahim’in kurandaki hikâyesi gibi ben batanları bitenleri sevmem dediği gibi bende sevmiyorum.

Onu düşünüyorum şimdi yazabilmek için hakkında, biraz kızıyorum ona elini ateşe koyup yanan ve yanmaktan çekinmeyen birini görüyorum, keşke bazı şeylerin onun kadar arkasında durabilseydim… Onun kadar kuvvetli sevebilseydim. Onun kadar sadık onun kadar karşılıksız. O bunu sevdiği insana yapıyor ama ben yapamadım hayatta, tam olarak ilişkisini bilmiyorum açıkçası yakın olmadığım için sevgilisiyle ama bunlar benim bir arkadaş olarak hissettiklerim sadece onun gibi bir kardeşim olsun isterdim onun gibi bir arkadaşım olması da kendi haklı değimiyle benim için üniversitedeki en büyük ikinci kazancım… Birinci diye düşündüğü insanı bir gün anlatır mıyım bilmiyorum çünkü internetteki kendisiyle ilgili yayınlanan şeyler hakkında biraz hassas, yasal olarak başımın belaya girmesini istemiyorum…

Daha içini tam bilmediğimi biliyorum yani tam olarak çözemediğimi, ne yapınca ne tepki verir tam kestiremiyorum, tam olarak ne yaparsa yapsın hoş karşılarım diye düşünmüyor, kırılacağı noktaları var bilmiyorum bir numaralı dediği insana saldırdığım kadar kimseye saldırmadım belki bu yüzden bir numaraya yerleşti bir koç kova anlaşması oldu…

Hangi pencereden baktığınıza göre değişiyor onunla benim aramızdaki uzaklık eğer siyasi bakarsak belki zıtız kimi zamanda aynı çizgide olabiliyoruz…

Henüz bir bulutun arkasından görüyorum güneşini o yüzden ne kadar yakacağını ve ne kadar aydınlatacağını ve büyüklüğünü tam olarak tespit edemiyorum.

Onu yakında görmek istiyorum, tabi bir numarada gelsin hatta 3 numarada gelsin istiyorum…

Hayatıma tüm giren insanların orijinal olduğunu düşünüyorum. Konya’da Kredi Yurtlar Kurumunda iken annesinin yolladığı atletle 200 gram yoğurtla süzme yoğurt yapan sonra ondan ayran yapan İbrahim den tutunda burun kardeşime kadar eski sevgilime kadar hepsini anormal denecek kadar değişik insanlar olduğunu söyleyebilirim.

İnsanların hayattaki en büyük hatalarının hayattan mutluluk almak için gereğinden çok çaba harcadıkları ve mutsuz olduklarında da gereğinden fazla üzüldükleridir.

Kimileri düşünmemek için uyur kimileri düşünmemek için kitap okur…

Ayrılık

Seradan sonra aşkı pek düşünmedim birçok hatalarını görsem de ilişkiyi yürütme durumu hariç zeki sayılırdı yalan söylüyordu çoğu gibi aşık oluyordu kullanılıyor atılıyordu.

Kimi insan evlendiği için sever kimisi de sevdiği için evlenir, ben ikincisinin olmasını istedim ama gördüğüm kadarıyla sevdiğim insanlar evlenebileceğim insanlar olamayacak, hep bir engel oluyor her zaman. Gerçi iki ciddi ilişkimin de bitme sebebi geçmişi idi yada ailesinin geçmişi… Evlilik programlarındakiler gibi geçmişi beni ilgilendirmez demeyi becerebilseydim yüzde yüz başarılı olurdu her ikisi de başarılı olurdu. Sonradan bende sevginin her şeyden daha önemli olduğunu öğrendim ama iş işten geçmişti.

Yeni sevgili kapağı açılmamış bir telefon gibidir yeniden denemek kurcalamak dinlemek konuşmak istersin yalnız garanti kapsamı bitmeden seviye atlamanız lazım yoksa bozulan telefonunuzu çöpe atmak zorunda kalırsınız.

Matematik öğretmenliğinde okuyan komşumun misafirinin kızını gördüm bugün fazla göz göze gelmedik 3 defa falan daha önceki aldığımız istihbaratlara dayanarak iyi bir kız olduğunu zaten biliyordum ama kız güzelde aynı matematik öğretmenliğinde okuduğuna göre ortalamanın üstünde bir zekaya sahip ilerleyen gönlerde olması için çabalarım olacak ama olmayacağı yönünde düşüncelerim çünkü genellikle sadece yüz yüze görüp bir karar vermek isteyenler benden hoşlanmazlar koca bir burun koca bir ben olduğundan dolayı doğaldır da yaptıkları belki de ama 3 sevgilim oldu hepside çok güzeldi. Bu yüzden fazla şansım yok gibi biraz babasıyla konuştuk ama benimle aynı siyasi görüşe sahip olduğundan hızlı bir bilgi bombardımanı ve can alıcı konulardaki nokta vuruşlarımla olaya hakim olduğumu sanıyorum ama babasıyla olmuyor tabi bu işler hayırlısı demek lazım… Yeni bir aşk başlıyor sanırım bakalım neler getirecek hayat…

Seviyorum sevmeyi seviyorum aşka aşığım aşkın her halinin bana yaşattığı duygulara aşığım öncesindeki sevgilinin her halini düşünmeye onun en güzel hallerini daha önce hiç öylesi yokmuş gibi ve bir daha böylesi olmayacağını düşünme hayal kurmaları onu olduğu gibi değil de olduğundan daha yükseklerde düşünme duygusu onu hayallerinle kurgularınla değerli kılma hissi, eğer kabul etmeyeceğini düşündüğünde veya etmediğindeki acı acabalar ve tüm arabesk haller ettiğindeki sevinç ve ayrılık aşkın en güzel hali acı bunalım ve her şey en güzel şiirlerin şarkıların yazıldığı aşk hali.

Eski konuştuğum kız ahu ile hem murat olarak hem de kendim olarak konuştum ve buluşmak istedim muratla Cuma günü 3-4 saatliğine buluşmak istedi ama benimle istemedi ve bu Murat’ın ilk kazandığı olay değil galiba hayatı beceremiyorum. Muratlaşmalıyım, arkadan koşan değil koşulan hayvan gibi davranan, dengesiz pislik birisi…

29.07.2009 Çarşamba

Doğal Şizofrenler

Kendi hayatının içindeki rolünün içinden çıkıp, başka rollere girme isteği doğmaya başlayınca insanda. Bu duygu genellikle tiyatro oynayarak karşılanmak istenir. Sıranın kendisine gelmesini bekleyen bir oyuncu gibi istekli heyecanlı, oynarken ise tüm duygularının karşılandığı için mutlu devam eder bitince de hüzünlü ve başarmanın verdiği kendine güvenle terk eder sahneyi… Farklı duygular ve heyecanlar arayan bu insanlar çoğu zaman sahneye çıkamazlar ve onu hayatta yaşamaya çalışırlar bu durum istek dışı olması haline ise Şizofrenlik denir. İçimde doğan bu isteği tiyatro oynadığımda daha derinden hissettim sahne içindeki heyecan ve haz duygusu güzeldi ama sahnedeki herkes oynuyordu daha farklı bir duygu arayışı devam etti, karşılanması güçtü ama bir şekilde ihtiyaçla doğan olaylar zincirini doğurdu. Sosyomat.com adlı site ile başladı kendimin radikal yönlerini ortaya koyan bir insan yaratmak internette gayet kolaydı. Gerçek hayatın oyuncularının kendi yarattığı karaktere karşı verdiği tepkileri izlemek onlarla başa çıkmaya çalışmak, o rolün giysisini giymek bir esrar bağımlısın artan isteği gibi karşılandıkça artmaya başladı. Radikal İslamcı ile radikal intikamcı arasında giden çelişkili zıt ve sevecen karakterler olurlar ve bağlı bulundukları düşünce yapısına sıkı sıkıya bağlı ve savunmak ve yaymak için elinden geleni yaparlar.

Sera dan ayrılalı 3-4 ay kadar oldu, aklıma seranın bana söyledikleri geliyor “sen olmasan kimse olmaz”, “senden sonra kimseyle olmayacağım” ve benzeri aşkla beraber belki o anki düşünceleri o olabilir ama söylediklerini yapamayacak kadar şapşal yalancı bir aşıktı sera, şehirler arası aşkın zorluğunu yaşamıştım. Onun için kişiliğimden, hayat görüşümden büyük oranda ödünler vermiştim… her ne durumda olursa olsun insanların yalan söylemesi çok kırıcı, ben ki herkesin beni kandırdığını anlayana kadar her söylediğini doğru var sayarım…
Bu varsayımı yapan bir insan için başka bir karakterlere girip yalan söylemek ayrı bir çelişki ama zaman iş gereği yalan söylüyorum..

Serasın yeni sevgilisi Umut beymiş hani Seranın bir fotosunun altına çocukluklarıyla ilgili ablasının dâhil olduğu konuşmalardaki insan… Ailecek tanıştıkları, ve sonradan buna defalarca ayrıldıktan sonra teklif eden insan, Bir kişinin kocası öldüğü zaman evlenmesi için belli bir süre geçer bu adettendir başkaları bir şey der diye yapılır genellikle..

Beni yeni bir şizofren kişiliğe sokacak olan olay benim bilmediğim bir sevgisi olduğu halde belli aralıklarla beni arayan seranın yeni sevgilisini söylemediği için bir günde konuşmak istedim oda kim umut bey…

Bir daha bu kızı rahatsız etme diyen bir eski sevgilinin yeni sevgilisi… “ insan’ın sen giderken biz geliyorduk” diyesi gelmedi değil ama o kadar zoruma gitti ki bu durum hayatta küfür etmediğim halde o an küfür ederek kapattım…

Bir insan düşünün yeni sevgilisi var eski sevgilisiyle de konuşuyor ve bunu eski sevgilisine söylemiyor sebebi neymiş efendim beni üzmemek içinmiş, bana acımış insanları kıramadığından bunlar başına geliyormuş başının üzerindeki halkayı bir tek benim göremediğim bu melek daha ikinci buluşmada umudunu evine almış. Kıskandın mı evet kıskandım daha önceki ilişkisi olan akrabası olan enginle yaşadıklarını bildiğim için acaba benden çok onu mu düşünür diye yaşadıklarımın yaşanması hem de karşıdakinin hiçbir şey bilmemesine rağmen. Artık oyunumun karakterleri biliyorsunuz.

Diğerlerinden farksız sıcak bir yaz günüydü, sera ile umut un mutlu günleri devam ediyordu. Çok güzel hareketlerdeki Mezarcının Bende isterim “çok yaşa” demek ama mesleğimize ters dediği gibi bende “mutlu olun” demiştim ama içimden değil. Bir bucuk senelik sonu evliliğe yaklaşan bir ilişkiyi bunların hiç önemi yok beni bırakan bir kişinin mutluluğunu istemem.

Umut Öztürk internetten bulundu ve daha önceden hazırlanan 35 yaşındaki kadın profili facebook’tan mesaj attı Umut tüm sazan erkekler gibi iş çıkar mı acaba abi tarzında atladı birazda korkusu da vardı tabi acaba gerçek mi diye. Seraya bir telefon açtım nasılsın iyi misin neler yapıyorsun senin sevgilinde pek güvenli değil sanırım diyip içine kuşku alevlerini atıverdim, konuya fazla girmeden konuşmayı bitirdim.

O sırada msnnini veren umutla konuşmaya başladım. Tabi ilk sorum sevgilisinin olup olmadığıydı biraz daha konuşunca meğerse olgun kadınlardan hoşlandığını falan söyledi yeterli kaynağı topladıktan sonra benim çıkmam lazım diyip kapattım msn’i bu sırada merakla bekleyen eski sevgilim seraya olanları anlattım öyle sinirlenmişti ki daha konuşulanları anlatmadan terk etmiş Umut’u. Çocuk sonra barışmak için elinden geleni yapmış ve sera kabul etmiş dayanamayıp ama çocuk bu sefer düştüğü durumdan dolayı istememiş ve büyük bir ihtimal benim yaptığımı tahmin etmiş.

Günlük yazmak zor bir iş gerçekten bu gün yine uyu düzenim bozuk ikindiye kadar yattım bu gün çok sıkıldım bunu izledim bunu okudum dan öteye gitmeyen günlük yazmak kolay elbette ama okuyana bir şeyler vermeye çalışan günlük yazmak çok zor yoksa benim günlüğümü yazmam çok kolay olurdu. Burun kardeşim tarafından sunulan teklifi kabul ettim beraber bir günlük yazacağız.

Yine yen bir kişilik üzerinde çalışıyorum Murat isimli bir rent a car sahibi. Ona geçmeden önce “İslami evililik sitesindeki” Doktor murat karakterinden bahsedeceğim.

İslami evlilik sitesi için bir mail adresi aldım, ve bilgilerimi yazdım Tıp fakültesi son sınıf öğrencisi Murat bir çok kişi ekledi ve konuştuk tüm ekleyenler yarın evlenelim desem evlenecek tipte insanlar ve genellikle 25 yaş üstü acaba evde mi kaldık diyenler yada 18 yaşlarında bazı duyguları merak edenler. Biraz konuştuktan sonra çoğu senin kültürün daha fazla beni beğenmez ailen ve ileride de sen diyenler ve diğerleri de hadi buluşalım konuşalım evlenelim diyenler.

Bu gördükten sonra normal bir üniversite mezunu inançları yüksek birisi olarak yazdım kimse eklemedi, demek ki inançsız bir doktor inançlı bir insandan daha çok tercih ediliyor hatta inançlı ortalama bir insan hiç tercih edilmiyor. Baş örtüsünü bir üstünlük gören insanlar çoğunluktaydı buda çok üzücü bir şeydi.

Hayali kahramanlarımın ismi genellikle murat olur araba kiralama işini yapanında ismi murattı murat eski konuştuğum kız olan ahuyla konuşacaktı, yakışıklı olan arkadaşımın birisinden güzel resimlerinin bir kaçını aldım ve yeni bir msn adresi alıp konuşmaya başladım. Konuşmalar ve tipte iyi olunca hemen 2. gün tanışmak istedi ama ben geçmişini öğrenmek istiyordum yaşadıklarını birkaç gün içerisinde her şeyi en ince ayrıntısıyla anlattı, arada bırakmayı tehdit ettikçe daha kolay anlatıyordu.

Sonra kuzenim beyza’nın msn iletilerinden şüphelendim yine Murat imdadıma yetişti bu seferki hukuk ikinci sınıf öğrencisi murattı.

Bakalım hayatımda daha kaç tane murat olacak…
28.07.2009 Salı

Blog yazmak zor ismis! :)

Su bloga baslayali 4 gun oldu ama ben her zamanki tembelligimle ilk gunden sonra tek kelime bile yazmadim. Zaten burun kardesimle ortak noktalarimizdan biri de maymun istahli olusumuzdur. Surekli yeni projeler bulur ama bir turlu uygulamaya geciremeyiz, bu da oyla olacak korkatim. Gerci o gayet gayretli duruyor bu sefer ama bilemiyorum artik. Gecmisteki tecrubelerimize dayanarak pek de umudum yok acikcasi. :)

Zaten benim okul hayatim boyunca da basima ne geldiyse bu sacma sapan huyum yuzunden geldi, surekli sene basinda “ha gayret kocum, aslanim ben, kim tutar beni” bu sefer tamam derece yapacagim diye atilirdim, gerekli gereksiz sacma sapan islere bulasir, sonra da hevesim gecince elimde patlardi. Her sene sonunda da “bu sefer de yaptim bir eseklik, ama bir daha tovbe derdim” ama her sene yine ayni rezillik. Neyseki son yillarda beni saran olaganustu tembellik sayesinde bu sacma girisimlerimde azalma oldu. :)

Blog yazan insanlara oylesine saygi duyuyorum ki artik anlatamam. İnsanlarin okuyacagini bile bile hayatini anlatiyorsun ya, cok korkunc birsey! Burayi kimse okur mu okumaz mi bilmiyorum ama ya hakkinda yazdigim kisiler okursa diye, daha simdiden tedirgin oluyorum, sanki rekorkar kiracak bu blog, millet yanip yakilacak bizim kim oldugumuzu gormek icin. :)

Bir de burada yazmak benim sayisiz yazi tecrubelerim icinden en halka acik olan olacak. 6 yasindan beri, gerekli gereksiz, yasima, yapima vs uygun olsun olmasin bir suru kitap dergi veya yazi okudum ama hayatimda adam akilli yazdigim hicbir sey yok! Bu da ben de cok agir bir yuk. Herkes birseyler bekliyor. Ortaokul lise hayatim boyunca hocalarim tum kompozisyon, siir yarismalari icin benden birseyler yazmami isterdi. Ama ben bir kere bile adam gibi birsey yazamadim L en son lisede hoca ozel bir gunle ilgili bir yazi istedi, ben de yazdim yine sacma sapan birseyler. Nasil olduysa hoca okuyup begenmis ama kurulda kompozisyona konu olan gunu yanlis yazdigim ortaya cikmis. Yani iste bu kadar da konuyu benimseyemeyen bir yapim var, insan birsey yazarken once bir ogrenir degil mi! Bu konudan tek kazancim, lise hayatimin kalaninda kimse benden birsey yazmami beklemedi.

Babam senelerdir benim birgun gazetelerde kose yazari vs gibi birsey olmami hayal eder, “bu kadar okuyorsun, kimbilir ne guzel yazilar yazarsin” diyor, ama ben de o yetenek yok, ayrica benim yazmaya karsi bir ilgimde yok aslinda. Sadece cok uzgun oldugumda bir kagida icimden gelenleri yazar, sonra da hemen yirtar atarim. Bir keresinde nasil olmussa yirtmamisim, aradan uzun bir zaman gecince yazdiklarimi okuyup da kendimden utandim. :)

Sevgilimin de benim yazi yazmam konusunda cok tesvigi olmustur ama nedense bir turlu olmuyor, hatta onun icin cok anlami olan bir kalemi vermisti bana, “ilk yazilarini bu kalemle yaz” diye, ki kendisi kitabin her turlusunden nefret eden birisidir, okumanin vakit kaybi oldugunu dusunur. O kalemi vereli 6-7 aydan fazla oldu ama hala bir sayfa bile yazamadim, tek fark eskiden sadece okuyucu gozunden gordugum kitaplari bir de yazar (yani yazar dediysem meslek olarak degil, sadece iki kelimeyi bir araya getirip yazabilen) gozuyle bakip, kendi acimdan elestiri yapiyorum, tabi ki ic dunyamda!

Simdiye kadar iki defa gunluk tuttum ama ikisinde de gunlugum,gunluge benzemiyordu. Dogru duzgun hicbir seyi yazmazdim, sadece “bugun bunu yaptim, sunu yedim, onu gordum...” gibi siradan seyler yazardim ve normal insanlar gibi hersey oldugu gibi de yazmazdim. Kendimce degistirip, duzeltip yazardim. Hatta ortaokulda en yakin arkadasimla birlikte baslamistik gunluk tutmaya, her ay sonunda yazdiklarimizi okurduk. Kiz 2-3 ay ancak dayandi, “boyle gunluk mu olur yaa, sen gunlugune karsi durust degilsin,ben oyle mi yaziyorum” deyip kizmisti. Hakliydi da o kadar duzgun yazardi ki, ben “onu yazamam olmazz, bunu yazamam olmaz” diyerek, olaylari kirpiyor ve degistiriyordum. O gunlugu oylece biraktim. Lisedeyken Ipek Ongun’un “bir genc kizin gizli defteri” serisinden etkilenerek yeni bir gunluk denemesi yaptim, bu sefer hersey dogru yazacagim diye kendime soz verdim. Ama yine olmadi, o gun yazmak istemedigim birsey olmussa, gunluk yazmazdim, ya da sadece o olayi atlayip isime gelenleri yazardim. Sanki herkes benim gunlugumu okumak icin siraya girmis de, onlardan cekiniyorum. :P

Bu arada unuttugum ama aslinda en basarili gunluk denemem var bir de. Onu da gecen yil yazmistim ama cok kisa surmustu, bir yurtdisina gitme olayim vardi ve kendimi cok yanliz ve mutsuz hissediyordum. İstedigim gibi olmamisti, tek basina gidecektim,istemedigim bir yere gidecektim vs. O zaman gercekten durust bir sekilde icimden gelenleri yazmistim ama onu da oraya gittikten sonra yogunluktan dolayi biraktim bir daha da yazamadim.

Diger bir sorunum da yazdiklarimdan pismanlik duyunca, hemen onlardan kurtulmak istemem. Mesela ilk gun tum durustlugumle dedem icin cok konusuyor gibi seyler yazmistim ama su an vicdan azabi cekiyorum. Yazdiklarimi silmek istiyorum ama sanirim silersem bu blog isi de diger tum denemelerim gibi olacak, ‘bir gun yaz,ertesi gun begenmeyince sil!’ ama ciddi ciddi dunden beri dedeme karsi bir sempati besliyorum, onuda baska bir baslik altinda yazayim en iyisi. :)

26 Temmuz 2009 Pazar

hala ilk gun

bu blogu ilk acarken ben de nasil bir gayret, nasil bir ilham. ama simdi yazacak hicbirsey gelmiyor aklima!

hani yaptilarimi anlatayim desem yaptigim birsey de yok, sabahtan beri tek yaptigim okumak, okuduklarimda oyle ise yarar seyler degil.

Canan Tan'in "yuregim seni cok sevdi" diye bir kitabi vardi, arkadastan aldim, cok bahsetti diye, ben de sandim ki iyi bir kitap.
ben boyle hikayeleri lisedeyken ipek ongun kitaplarinda okumustum yaa, aradan seneler gecti, yazar degisti,konu hala ayni! Zaten lise bittikten sonra ne salakmisim da o kitaplara para verip almisim diye de hayiflanmistim. :S

simdi de sira elif safak'in "ask" var, onu da hic okumam normalde ama yokluktan okuyacagim artik! ben ki "yuregim seni cok sevdi"yi bitirmis biriyim, elif safak bana ne yapar yaa!

tek dayanamadigim dedemin konusmasi, gunlerdir dipdibe yasiyoruz, ne anilari bitti, ne de onune gelen herseye yorumlari! Zaten hava sicak,ben oturdugum koltuga yapisiyorum, giydigim kiyafet bana yapisiyor! bir de cikarmis takma dislerini, ne dedigi anlasilmiyor, ama masallah vidividi, ben de severim konusmayi ama bu kadar da olmaz yaa! arada bir mikrofonu bana da ver yaa, ben de anlatayim 3-5 animi, hem benim anilar yuzyil onceki seyler de degil1980lerden sonrasi!
ben de taktim kulagima pamuklarimi, en azindan sesi kistim biraz!

ilk gun

yapacak hicbir sey yok, kulaklarimda pamuklar,sabahtan aksama kadar nette elalemin bloglarini okuyarak zaman geciriyorum, sonunda burun kardesimle, biz de bir blog acalim, millette bizim yazdiklarimizi okusun dedik. :))

iste bu blog yaz tatilinde olup, bosluktan kafayi yiyen gencligin bir urunu :)