31 Temmuz 2009 Cuma

Kader

Miracle’in kaderle ilgili bir yazi yazdigini gorunce cok sasirdim, cunku bu benim en cok ilgilendigim, hakkinda en cok dusundugum ama hic bir sekilde kafamda tam olarak sekillendiremedigim konulardan birisidir.

Okul hayatim boyunca “Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi” dersleri cok ilgimi cekmekle birlikte, konu dua ezberlemeye gelince en basarisiz oldugum derslerden birisidir, cunku ezberleyemem, ne olursa olsun. Dularin anlamini okurdum kitaptan, anlamini bir sekilde kafamda sekillendirip, ogrenirdim ama duanin arapcasini okumak benim icin tam bir kabustu. Ustelik genelde tum hocalarim “su su dualari ezberleyin, sonra su gun topluca okuyacaksiniz” derdi, ben herkesten once baslardim okumaya, ezberlemeye calismaya ama yine de herkesten zor ezberlerdim. Bu olay 7.sinifa dek devam etti, ama o yilki hocam ( ki kendisini hala gorurum ve her seferinde tesekkur ederim) bende ki bu durumu anlamisti ve bana tum dualari ayni gunde okuma sarti kosmamisti. O yil tum dualari rahatlikla ezberledim, her ders birkac tanesini okuyarak tum dualari okudum ve “Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi” benim icin bir kabus olmaktan cikti. O ogrendigim dualari da unutmadim!

Yillarca kafamda islamin sartlarini, imanin sartlarini dusunup, okuyup, kendimce yorumlar da katarak benimsedim. Kadere hep inandim ama nerede baslayip nerede bittigini bir turlu kestiremedim, hicbir zaman tam olarak emin olamadim.
Kime sorduysam tam olarak ikna olamadim, hatta kimi zaman sorguladigim icin gunaha girdigimi dusunup uzuldum ama bence dusunmeden kabul etmek, gercekten inanmak degildir. Ne oldugunu tam olarak bilmeden kabul etmekle, kabul etmemek arasinda bir fark yok bence.

Ortaokulu bitirmistim ve bu konuyu kafamda ciddi ciddi olcup tartmak konusunda iyice abartmistim, yaz tatilinde dedemlerin yanina gitmistik. (bu dedem daha once bahsettigim dedem degil, digeri) Ben gunboyu bir odaya kapanip, daha once edindigim kitaplar ve dedemin kitaplarini okuyarak, kafamdaki soru isaretlerinin yanitlarini bulmaya calisiyordum ve bir yandan da gunaha girmekten korkuyordum.
En sonunda dayanamadim ve dedeme sordum bu sorularimi. Kendisi “alevi dedesi”dir, ki bundan ote, din uzerine duzinelerce kitap okumus, arastirma yapmis birisidir. Sorularimi o cevaplayamazsa kimse cevaplayamaz diye dusunuyordum.

“ Dede, hersey kaderimizde varsa, irademiz niye var? Madem bizim ne yapacagimiz kaderimizde yaziyor, bu dunyadaki sinava ne gerek var, Allah sonumuzu bile bile bizi buraya neden gonderdi? Cennete veya cehenneme gidecegimiz kaderimizden belli degil mi?”
diye baslamistim konusmaya. Dedem ilk basta sasirdi, torunundan boyle bir soru beklemedigine eminim, cunku giderek din konusundan bihaber gencler yetismekte, degil sorgulamak, cogu neyin ne oldugunu bile tam olarak bilmiyor. Ama cok da sevinmisti, cunku o herkesin bu konulari bilmesini, gerekli ozeni gostermesini ister. Bana anlatmisti o zaman kaderin ne oldugunu.

Kafamdaki sorular hicbir zaman bitmedi, hicbir zaman tam olarak ikna olmadim ama yine de icime su serpilmisti. Daha once de bahsetmistim Elif Safak’in “Ask” adli kitabini okuyorum ve icin de “Mevlana ve Sems” var. Bugun orada kaderle ilgili birseyler daha okudum ve miracle’da bugun kaderden bahsetmis.

Hayat labirenti “kader”imizde bellidir, ama labirentte hangi yolu sececegimize “irade”mizle karar veririz ve yolumuzun nereye cikacagi boyle ortaya cikar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder